BİTMEYEN DİNMEYEN AĞRILAR(PSİKOSOMATİZASYON)

Psikosomatizasyon, duygusal ve psikolojik sorunların fiziksel semptomlara dönüşme sürecidir. Bir başka deyişle, bireylerin zihinsel veya duygusal stres, kaygı, travma gibi durumlar, vücutta çeşitli fiziksel hastalıklar veya rahatsızlıklar şeklinde kendini gösterebilir. Bu genellikle bir kişinin içsel çatışmalarının psikolojik olarak çözülmeden vücutta fiziksel bir yansıma bulmasıdır. Yaşanan çatışmalar uygun şekilde dile gelmediğinde veya bunun için uygun olmadığında…

Details

KAYGI (ENDİŞE)

Kaygı, bireyin gerçek veya hayali bir tehdit, belirsizlik ya da tehlike karşısında hissettiği yoğun endişe, huzursuzluk veya tedirginlik halidir. Fiziksel, zihinsel ve duygusal tepkileri içeren karmaşık bir deneyimdir ve yaşamın doğal bir parçasıdır. Genellikle geleceğe yönelik bir belirsizlik içermesidir. Çoğunlukla belirli bir tehdit karşısında ortaya çıkmaz daha çok soyut ve belirsiz bir durumla ilişkilidir.
Farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Belirli bir olay öncesinde (sınav, iş görüşmesi) , günlük hayatın her alanını etkileyecek şekilde, aniden ve yoğun bir şekilde ortaya çıkan güçlü nöbetler şeklinde veya belirli nesnelere veya durumlara karşı aşırı ve gerçekçi olmayan düşünceler şeklinde ortaya çıkabilmektedir.
Kaygı kendini yoğun endişe, negatif düşünceler, olası kötü senaryolar üretme eğilimi, konsantrasyon zorluğu, gerginlik, huzursuzluk, kontrol kaybı hissi, nefes darlığı, terleme, titreme, hızlı kalp atışı (çarpıntı) gibi belirtiler görülebilir.
Günlük hayatta yaşanan olaylar bireyin içsel dünyasında bazı duyguların ortaya çıkmasında tetikleyici olabilir. Yaşanan durumlar ve duygular anlamlandırılmadığında bireyin taşımakta zorlandığı duygular ortaya çıkabilir. Kaygının kökenlerini anlamak bireyin kendini daha derin bir düzeyde tanımasını ve yaşamında daha dengeli bir ruh haline ulaşması için önemli bir adım olabilir.

Details

HEP EKSİK

Kendini iyi hissetme durumu, bireyin bedensel, zihinsel ve duygusal olarak denge ve huzur içinde hissettiği yaşamından tatmin duyduğu bir ruh halidir. Bu durum sadece bir mutluluk hali değildir. Kişinin stresle başa çıkabilmesi, duygusal zorluklarını yönetebilmesi ve hayatta anlam bulmasıyla da ilişkilidir. Ancak modern yaşamın karmaşıklığı ve hızla değişen koşulları, bu hissin yaygınlığını önemli ölçüde etkileyebilir.
Kendini iyi hissetme durumu bireyin hem içsel hem de dışsal koşullarının bir dengesidir. Fakat yaşam içindeki durumlar tetikleyici olarak içsel çatışmaların gün yüzüne çıkmasına neden olabilir.
İnsan varoluşunun temelinde bir eksiklik hissi bulunur. Bu his, bireyin sürekli “daha fazlasını” istemesine, sahip olmadığı şeylere yönelmesine neden olur. Ancak bu hislerin gerçekleşmesi bile eksikliğin hissedilmesini tamamen ortadan kaldırmaz. Çoğu zaman arzu ettiği şeyi istemekle birlikte arzusunun ne olduğunu bile bilmez. Arzu bilinçdışının bir ürünüdür ve sürekli bir tatminsizlik hissi yaratır. İnsan neyi arzulayacağını büyük ölçüde çevresindeki insanların değer verdikleri ve arzuladıkları üzerinden belirler. Bu durum bireyin mutluluk ve tatmin arayışını başkalarına bağımlı hale getirir. Arzunun bu yapısı insanın kendini tam ve eksiksiz hissetmesini engeller. Çünkü her yeni arzunun tatmin edilmesi yeni bir eksiklik yaratır. Bu döngü kendini iyi hissetmeme halinin sürekliliğini açıklar .

Details

Psikoterapi ve Psikanalitik Terapi Nedir ?

Psikoterapi, insanların duygusal, zihinsel ve davranışsal sorunlarını çözmelerine yardımcı olmak amacıyla uzman bir terapist eşliğinde yapılan konuşmaya dayalı bir tedavi yöntemidir. Bireylerin yaşamlarındaki zorluklarla başa çıkma, kendini anlama ve kişisel gelişim süreçlerini destekleme amacı taşır. Farklı yaklaşımlar, teknikler ve ekollerle uygulanabilir; bunlardan biri de psikanalitik ekoldür.
Psikanalitik terapi, Sigmund Freud tarafından geliştirilmiş ve bireyin bilinçaltı süreçlerinin davranışlarını ve ruhsal sağlığını nasıl etkilediğini anlamaya odaklanan bir yaklaşımdır. Bu ekol bilinçdışı motivasyonlar, çocukluk deneyimleri, bastırılmış duygular ve içsel çatışmaların ruhsal sağlığı nasıl etkilediğini ele alır. Psikanaliz, bireyin geçmişini derinlemesine inceleyerek bugünkü duygusal ve davranışsal sorunlarının kökenini anlamaya çalışır. Bireyin bilinçdışı arzularını, korkularını ve bastırılmış duygularını keşfetmesine yardımcı olur. Bu süreç, kişinin davranışlarının ve tepkilerinin nedenlerini daha iyi anlamasını sağlar. Çocukluk dönemindeki travmalar, olumsuz deneyimler veya ebeveynlerle ilişkiler, yetişkinlikteki ruhsal sorunların temelinde olabilir.
Psikanalitik terapi, kişinin kendi duygularını daha derinlemesine anlamasına ve ifade etmesine yardımcı olur. Bastırılmış ya da farkında olunmayan duyguların açığa çıkarılması, bireyin kendisini daha bütün hissetmesine olanak tanır. Bireyin içsel çatışmalarını anlaması ve bu çatışmalarla başa çıkması, kişisel gelişim açısından önemlidir. Psikanalitik terapi, bireyin daha olgun, dengeli ve kendisiyle barışık bir kişilik geliştirmesine katkı sağlar. Bireyin tekrarlayan ve sorun yaratan davranış kalıplarını tanımasına olanak verir. Bu kalıplar genellikle bilinçdışı süreçlerin bir sonucudur ve bunların farkına varıldığında değişim sağlanabilir. Bireyin uzun vadede kendisiyle barışmasına, duygusal olarak daha dengeli hale gelmesine ve daha sağlıklı ilişkiler kurmasına olanak tanır.
Anksiyete, depresyon, kişilik bozuklukları ve travma sonrası stres bozukluğu gibi çeşitli ruhsal zorluklar psikanalitik terapiyle tedavi edilebilir. Psikanalitik yaklaşım, bu sorunların derinlerine inerek kalıcı çözümler bulmaya yardımcı olur.

Details